Güzellik kavramı, insanlık tarihinin en eski zamanlarından beri ilgi çekmiş bir olgu olmuştur. Antik Mısır’ın ünlü kraliçesi Kleopatra, güzelliği ve zekasıyla dönemin krallarını etkileyerek tarihe geçti. Kleopatra, aynı zamanda insanlık tarihindeki ilk estetisyen olarak kabul edilir. Onun dekoratif kozmetik kullanımı ve kendi geliştirdiği cilt bakım yöntemleri, günümüz güzellik anlayışının temellerini atmıştır.

Ancak zamanla teknolojinin gelişmesiyle birlikte güzellik anlayışı yeni bir boyut kazandı. Cilt bakımı için geliştirilen makineler, cilde uygun ürünlerin kullanılması ve bu işleri yapacak profesyonellerin ihtiyacı, “estetisyenlik” mesleğinin doğmasına sebep oldu.

Estetisyenlik mesleğinin temellerini anlayabilmek için yakın tarihimize göz atmak gerekir. 1960’lı yıllarda kadınlar için güzellik kavramı değişmeye başladı. Kozmetik ve bakım artık sadece lüks değil, aynı zamanda bir ihtiyaç olarak görülmeye başlandı. Kadınlar, iş dünyasına girdikçe daha sağlıklı ve enerjik görünmek istediler. İşte burada da Kleopatra’nın etkisini görebiliriz. Bu dönemde kadınlar, cilt bakımının önemini kavradı ve kendi evlerinde doğal bakım ürünleri hazırlamaya başladı. Bu trendin yayılmasıyla Hollanda’da “estetisyenlik” adı altında bir meslek doğdu.

Estetisyenlik kursunun sağladığı katkı, sadece bireysel kariyerlerle sınırlı değil. Kadınların ve birçok erkeğin de bu mesleği seçmesini hedefleyen proje, ülke ekonomisine de olumlu etkiler sağlıyor. Estetisyenlik mesleği, sadece güzellikle değil, ekonomi ve toplumun genel gelişimiyle de iç içe geçmiş bir alan olarak dikkat çekiyor.